Yaklaşık 200 binada çalışma yaptıklarını belirten İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Ertan Sülev, “Hatay’da sadece şehir merkezini değil, Reyhanlı hariç tüm ilçelerini gezdik.
Boyuna donatıların burkulmaması gerekirken alttan gelen kolonla üstten gelen kolon arasındaki birleşim noktasındaki etriyenin, demir işini yapan ustalar tarafından konmaması, sonuç olarak karşımıza koca bir binanın ağır hasar alması ve karşılığında da o binanın yıkılması sonucuna gitmiş olduğunu çok net tespit ettik” dedi.
Geçen yıl 6 Şubat’ta meydana gelen 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerin ardından Nuh Naci Yazgan (NNY) Üniversitesi İnşaat Mühendisliği ve Eskişehir Teknik Üniversitesi’nden 6 inşaat mühendisi, depremin etkilerini araştırmak için Hatay’a gitti. 2007 ve 2018 yılındaki deprem yönetmeliğine göre yapılan binaları denetleyen ekip, ağır hasar alan ve yıkılan binalarda etriye demirinin (Kolon ve kirişlerden geçen demirleri enine saran bir demir) yetersiz olması nedeniyle kolon çeliklerinin burkulduğunu gözlemledi. Ekipler bu şekilde ağır hasar alan ve yıkılan yaklaşık 200 binayı denetledi. İnşaat mühendisleri, yaklaşık 2 ay süren çalışmalarının ardından hazırladıkları 111 sayfadan oluşan raporu TÜBİTAK’a sundu.
‘SAHA GÖZLEMLERİMİZDE CİDDİ PROBLEMLERLE KARŞILAŞTIK’
Çalışmalarının sürecini anlatan NNY Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Öğretim Görevlisi Dr. Ertan Sülev, “6 Şubat depremlerinden sonra 10 Şubat 2023’te, Hatay bölgesinde inceleme yapmak üzere TÜBİTAK 1002-C Afet Acil Destek Programı kapsamında Nuh Naci Yazgan ve Eskişehir Teknik Üniversitesi’nin birlikte oluşturduğu araştırma ekibiyle, Hatay’ın ilçelerinde bir araştırmaya başladık. 150-200 arasında bina incelediğimizi çok net söyleyebilirim. Hatay’da sadece şehir merkezini değil, Reyhanlı hariç bütün ilçelerini gezdik. Buradaki hasarları da raporlandırdık. Burada 2007 ve 2018 yılı deprem yönetmeliğimizle beraber yeni yönetmeliklerle oluşturduğumuz binaların deprem davranışlarını inceleme şansımız oldu. Bununla alakalı TÜBİTAK’a yaptığımız çalışmalarla beraber, saha gözlemlerimizde ciddi problemlerle karşılaştık” ifadelerini kullandı.
‘BİZİM TASARLADIĞIMIZ SEVİYELERDEN ÇOK DAHA FAZLASINA ULAŞTIĞINI GÖZLEMLEDİK’
Deprem kayıtlarını incelediklerini söyleyen Sülev, “Hatay’daki deprem kayıtlarına baktığımızda, depremin ülkemiz adına çok büyük bir deprem olduğunu oradaki ivme ölçerlerden görmüştük. Özellikle bazı ivme ölçerlerde depremin yatay ve düşey birleşenlerinin üzerinde ölçümler aldığını tespit ettik. İvme ölçerlerden aldığımız büyük ivmelere karşı binalarımızın, ‘DD-2 Deprem Seviyesi’ dediğimiz 475 yılda bir olacak deprem ve 2475 yılda bir karşılaşacağımız DD-1 düzeyindeki depremlerde binalarımızda oluşacak hasar seviyelerinin aslında bizim tasarladığımız seviyelerden çok daha fazla seviyelere ulaştığını gözlemledik. Ağır hasarlı binaları tespit etmek için, içlerine girmek zorunda kaldık” diye konuştu.
‘BAZI YERLERDE 40 SANTİMLİK BOŞLUKLAR KONULDUĞUNU GÖRDÜK’
Binalarda en temel bazı noksanlıkları çok rahat tespit edebildiklerini aktaran Sülev, “Aslında bizim deprem yönetmeliğimiz bu konuda statik ve tasarım anlamında birçok kıstasları çok net koymasına rağmen, uygulama noktasında bu kıstasların yerine getirilmediğini ve bu uygulama eksikliklerinden kaynaklı da binalarımızın normalde ağır hasar almaması gerekirken ‘orta seviye’ ya da daha az seviyede az hasarlı olması gerekirken ileri hasar seviyesine geçmesinin sebepleri, bizim yaptığımız tasarımların değil sahada uygulama noktasında noksanlıkların sebep olduğunu çok net ortaya koyabiliyoruz. Bunlardan bir tanesi özellikle bizim tespit ettiğimiz, üst kolondan gelen donatıların, bodrum seviyesindeki alt kolonların donatılarıyla birleşme noktasında, ‘etriye’ dediğimiz çeliklerin alttan gelen kolonla üstten gelen donatının arasında 20-25 santimlik, bazı yerlerde 40 santimlik boşluklar konulduğunu gördük” dedi.
‘ETRİYELER DEMİR İŞİ YAPAN USTALAR TARAFINDAN KONMAMIŞ’
Sözlerini sürdüren Dr. Ertan Sülev, şöyle konuştu:
“Bu sebepten dolayı bina aslında hiç hasar almaması gerekirken, özellikle bodrum katın bitip de ‘su basman’ dediğimiz zemin kotun başladığı yerde ve özellikle binaların köşe noktalarındaki taşıyıcı sistem elemanları olan kolon ve perde elemanlarında binanın ‘etriye’ yetersizliğinden kaynaklı betonun paspayının dökülmesi, karşılığında da içindeki boyuna donatıları tutan bir yatay donatısı olmadığından dolayı, donatı burkulmasına sebep vermiş. Binanın içinde inceleme yaptığımızda kirişlerinde, kolonlarında ve üst katlarında az hasar seviyesi varken su basman kotuna geldiğimizde burada boyuna donatıların burkulması sebebiyle binaların ağır hasarlı duruma geçtiğini tespit ettik. Boyuna donatıların burkulmaması gerekirken alttan gelen kolonla üstten gelen kolon arasındaki birleşim noktasındaki etriyenin, demir işini yapan ustalar tarafından konmaması, sonuç olarak karşımıza koca bir binanın ağır hasar alması ve karşılığında da o binanın yıkılması sonucuna gitmiş olduğunu çok net tespit ettik.”